KOÇİ BEY
KOÇİ BEY
RİSĀLESİ
(Günümüz Türkçesi İle)
(Çeviriyazı)
(Eski Harfli Metin)
Hazırlayan: Prof.Dr. Yılmaz KURT
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Tarih Bölümü Öğretim Üyesi
AKÇAĞ
İÇİNDEKİLER
III. BASKININ ÖNSÖZÜ
I. BASKININ ÖNSÖZÜ
Yazarın Özgeçmİşİ
Koçİ Bey’İn Hayatı
Koçİ Bey Rİsâlesİ
Koçİ Bey Rİsâlesİ Yazma Nüshaları
Basmalar
tercümeler
Koçİ Bey Rİsâlesİ Hakkında
kaynakça
I.
BÖLÜM
KOÇİ
BEY RİSÂLESİ
(Günümüz
Türkçesi İle)
II.
BÖLÜM
KOÇİ
BEY RİSÂLESİ
(Çeviriyazı)
III.
BÖLÜM
RİSÂLE
Fİ NİZÂMİ’L-MÜLK VE’D-DEVLE
(Koçi
Bey Risâlesi 3911 Nolu Nûr-ı Osmaniyye Nüshası Tıpkıbasım)
IV.
BÖLÜM
KOÇİ BEY RİSÂLESİ
(Eski Harflerle)
ÖZGEÇMİŞ
Orta ve lise
tahsilini Osmaniye’de tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi’nden 1971 yılında mezun oldu. Çeşitli illerde öğretmenlik yaptı.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü’ne devam etti
ve 1983 yılında Yakınçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun oldu. 1984 yılında aynı
fakültede Osmanlıca Okutmanı olarak göreve başladı. Yüksek Lisansını Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 1985 yılında tamamladı. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü’nde XVI. Yüzyıl Adana
Tarihi isimli tez ile 1992 yılında doktora unvanı aldı. 1994 yılında Ankara
Üniversitesi’nde Yard. Doç. kadrosuna atandı. 2003 yılında Doçent oldu. Halen
A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Yeniçağ Tarihi Anabilimdalı Başkanı
olarak görev yapmaktadır.
ESERLERİ:
* Mustafa Nuri Paşa, Netâyicü’l-vukû‘ât
Kurumlarıyla Osmanlı Tarihi, I-IV, Yayınlayan: Yılmaz Kurt, Ankara 2008,
Birleşik Yayınevi.
* Osmanlıca Dersleri II , 4. Bs., Ankara 2007, Akçağ Yayınevi.
* Osmanlıca Dersleri I , 10.Bs., Ankara 2006, Akçağ Yayınevi.
* Çukurova Tarihinin
Kaynakları I-IV, Ankara 2000-
2005, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
* Koçi Bey, Koçi Bey Risâlesi,
(Hazırlayan: Y. Kurt), 2. Bs., Ankara 1998, Akçağ Yayınevi.
* Menemencioğlu Ahmed Bey, Menemencioğulları
Tarihi, (Hazırlayan: Y. Kurt), Ankara 1997, Akçağ Yayınevi.
* Pontus Meselesi, Ankara 1995, (Hazırlayan: Y. Kurt), TBMM Kültür,
Sanat ve Yayın Kurulu Yay.
* “Diyarbakır Sancağı Yer
Adları”, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Diyarbakır, II, Editörler: Bahaeddin
Yediyıldız- Kerstin Tomenendal, Ankara 2008, s. 405- 418, Diyarbakır Valiliği
ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay.
* “
Osmaniye”, DİA, c.33, İstanbul 2007, s.478-480.
* “Ramazanoğulları Beyliği”, Türkler, VI, Ankara 2002, Yeni Türkiye Yay.
* “Menemencioğulları İle İlgili Arşiv Belgeleri
I”, Belgeler, Ankara 2001, s.85-187, TTK Yay.
*
“Ramazanoğulları Çarşısı”, Efsaneden Tarihe Tarihten Bugüne Adana
Köprü Başı, Hazırlayanlar: Erman Artun- M. Sabri Koz, İstanbul 2000, s.
573-581, Yapı Kredi Yayınları.
*
“Menemencioğulları Tarihi ve Çukurova’da Aşiretler”, Efsaneden Tarihe
Tarihten Bugüne Adana Köprü Başı, Hazırlayanlar: Erman Artun-M. Sabri Koz,
İstanbul 2000, s. 356-365, Yapı Kredi Yayınları.
*
“Osmanlı Toprak Yönetimi”, Osmanlı, 3, Ankara 1999, s. 59- 73,
Yeni Türkiye Yayınları.
*
“Osmanlı Tahrir Defterlerinin Onamastik Değerlendirilmesinde Uygulanacak
Metod”, Osmanlı Araştırmaları, XVI, İstanbul 1996, s. 45- 59.
, * “Çorum Sancağı Kişi Adları (XVI. Yüzyıl)”, Belleten,
LIX/ 224 (1995), Ankara 1995, s 75-
119.
* “Hoca Ahmed Yesevî’nin Rum Eyâletindeki
Zaviye Kurucuları Üzerindeki Etkileri”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevî
Sempozyumu Bildirileri, Yayına Hazırlayanlar: Abdülkadir Yuvalı, Mustafa
Argunşah, Ali Aktan, Kayseri 1993, s. 255-270.
* “Sivas
Sancağında Kişi Adları (XVI. Yüzyıl)”, OTAM, Sayı 4, Ankara 1993, s. 223- 290.
* “Adana Sancağı
Kişi Adları”, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, XV/ 26 (1992), s. 169-
252.
3. BASKININ ÖNSÖZÜ
Koçi Bey Risâlesi’nin 2. baskısını yayınladığımız 1998 yılından
bu yana 10 yıl geçti. Koçi
Bey Risâlesi gibi sadece tarihçilere değil sosyal bilimlerin birçok
dalına birden hitap eden bir kaynak eserin yeterli okuyucu bulamamış olması
düşündürücüdür. Eseri liseden sınıf arkadaşım olan ve kaymakam olarak görev
yapan bir dostuma hediye etmiştim. Arkadaşım kitabı şöyle bir karıştırdıktan
sonra aramızdaki samimiyet dolayısıyla, kitaptan pek bir şey anlamadığını
açıkça bildirdi. Oysa biz dipnotlarda yaptığımız açıklamalar sayesinde Koçi Bey Risâlesi’ni Cumhuriyet
dönemi aydınımızın okuyup anlayabileceğini ümit ediyorduk. Kitabın bu kadar
ünlü ve çok atıf alan bir kitap olmasına rağmen 2. baskısının on yılda ancak
bitmiş olması da, aydınlarımızdan birçoğu için Koçi Bey’in dilinin oldukça ağır
geldiğini bize göstermiş oldu. Bu sebeple kitabın başına bir de bugünkü dile
çevirisini eklemek gereğini duyduk. Öyle
umuyoruz ki kitap artık lise öğrencilerimizin bile kolaylıkla yararlanabileceği
bir tarih kaynağı olacaktır ve daha geniş bir çevreye hitap edecektir.
Kitabın bugünkü dile çevirilmesi sırasında hem
anlaşılır olmasına, hem de Koçi Bey’in anlatım tarzının korunmasına özen
gösterdik. Timar, zeamet, arpalık,
paşmaklık, Divan-ı Hümâyûn, Altıbölük halkı gibi yaygın olarak kullanılan
deyim ve terimleri aynen koruduk. Müsellemân yerine müsellemler, piyâdegân
yerine piyadeler yazmayı tercih ettik. Gurebâ-i
yemîn, ulûfeciyân-ı yesâr gibi bugünkü Türkçede karşılığı bulunmuş olan
deyimleri sağ garipler, sol ulufeciler
şeklinde çevirdik. Çok uzun olan cümleleri 2 veya 3 ayrı cümle şeklinde
gösterdik. Öğrencilerimizin bilgiye daha kolay ulaşabilmesi için bazı önemli
olaylar veya deyimler hakkında dipnotta kaynak gösterip açıklama yaptık.
Koçibey Risâlesi’nin günümüz Türkçesi ile birlikte yayınlanmasını
sağlayan Akçağ Yayınevi’ne ve bu yayın sırasında emeği geçen Nuray Erdem’e ve
Rabia Şeyma Ata’ya teşekkür ederim. Eserin öğrencilerimize ve bilim dünyasına
faydalı olması dileklerimle.
Ankara,
Ocak 2011
Prof.Dr. Yılmaz KURT
I.BASKININ ÖNSÖZÜ
Koçi Bey Risâlesi, 1631 yılında hazırlanarak
1623-1640 yılları arasında padişahlık yapan ünlü Osmanlı padişahı IV. Murad’a
rapor olarak sunulmuştur. Eser devlet idaresindeki bozuklukları ve bunları
gidermenin yollarını gösteren pendnâme türünde bir kitaptır.
Koçi Bey Risâlesi, XVII. yüzyıl Osmanlı-Türk
tarihinin en önemli kaynak eserlerinden birisidir. Eser bugün bile dikkatle okunacak ve ibret
alınacak tesbit ve tavsiyeler içermektedir. Devlet yapısındaki bozukluklar ve
bunların düzeltilmesi bugün de gündemin birinci maddesi olarak tartışılan ve
çözüm aranılan konulardır. Timâr sistemindeki bozukluklar KİT’lerdeki
bozukluklar şeklinde sürmektedir. 350 yıl sonra esâmîli yeniçerilerin yerini
sendikalı KİT işçileri almış gibidir. Devlet malının çarçur ve yağması aynıyla
sürmektedir.
Tarih okumaktan maksat geçmişten ders almaktır. Geçmişte yaşanan acı
olaylardan gerekli dersleri çıkaramazsak durumun daha kötüye gitmesi
kaçınılmazdır. Tarihçiye düşen görev ise
ibret alınacak olayları gözler önüne sermektir. Bu kitabı özellikle
milletvekili ve bürokratlarımızın altını çizerek okumalarını; bilim
adamlarımızın da bu tür yeni risâleler yazmalarını arzu ederim.
Üniversitelerimiz tarih ve siyaset bilimi dallarında okuyan öğrencilerin de bu
kitabı muhakkak okumaları gerektiğini düşünüyorum.
Koçi Bey Risâlesi Cumhuriyet döneminde yeni harflerle iki defa
yayınlandı. İlk baskısı Ali Kemali Aksüt tarafından 1939 yılında yapıldı. Harf
inkılâbının üzerinden 10-11 yıl geçmiş olmasına rağmen eski yazıdan yeni yazıya
geçişin ortaya çıkardığı karışıklıkları bu eserde fazlasıyla görmek mümkündür.
Gerçi bugün bile aynı türden çeviriyazı yanlışlarını gördüğümüzden rahmetli
Aksüt’ü fazla suçlayamıyoruz. Aksüt’ün bu kitabında “cebehâne/ cübbehâne,
gümrâh/gemrah, seferleyen/seferin” şeklinde bazı okuma yanlışları varsa da
tamlamaların gösterilmemiş olması bu kitabın okunmasını ve anlaşılmasını
güçleştiren esas hatadır. “Muhassıl-ı emvâl tahsîl-i mâl edemez/ Muhassili
emvâl tahsili mal edemez” şeklinde yazılması kelimelere ve manaya nüfuzu
güçleştirmiştir. Yıllar önce basılan bu kitabı bugün ancak büyük kütüphanelerde
bulmak mümkün olmaktadır.
Koçi Bey Risâlesi’nin yeni harflerle ikinci
bir baskısı 1985 yılında Zuhuri Danışman tarafından yapılmıştır. Kültür ve
Turizm Bakanlığı yayınları arasında çıkan eserde yazar hem IV. Murad’a hem de
I. İbrahim’e sunulan risâleleri sadeleştirerek aktarmıştır. Kitabın başında ise
bu risâleler hakkında genel bilgi sunulmuştur. Zuhuri Danışman sadeleştirme
konusunda oldukça tecrübeli bir isim olmasına rağmen sadeleştirme işi
tarihçiler için istenilen bir şey değildir. Tarihçi orijinal kaynağı esas
şekliyle görmek ve değerlendirmesini kendisi yapmak ister. Bu bakımdan biz
sadeleştirme yapmak istemedik. Zuhuri Danışman tarafından hazırlanan bu sadeleştirilmiş
Koçi Bey Risâlesi de yıllar önce bitmiş ve yeniden bugüne kadar
basılmamıştır.
Türk tarihi açısından bu
derece kıymetli bir kitabın piyasa da bulunmaması özellikle tarih öğrencileri
için büyük bir eksiklikti. Bu eksikliği ortadan kaldırmak için kitabı yeni
harflerle fakat sadeleştirme yapmadan yayınlamaya karar verdik. Kitabın
orjinalliğini bozmamak için kitabı eski harflerle aynen yayınlamayı tercih
ettik. Yayına esas olmak üzere Ebuzziya merhumun 1303 (1885) tarihli baskısını
esas aldık. Bazı açık kelime ve harf
yanlışlıklarını düzeltmekle birlikte esas metinde bir ekleme ve çıkarma
yapmadık. Metnin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için bazı yerlerde Nûr-ı
Osmâniye nüshası ile karşılaştırma yaptık. Nûr-ı Osmâniye nüshası için Milli
Kütüphane’nin mikrofilm arşivinden aldığımız fotokopilerden yararlandık. Bu
karşılaştırmada önemli bulduklarımızı transkribenin altında dipnot olarak
gösterdik. Farklılıklar oldukça fazla olduğundan bu farklılıkların hepsini
göstermek hem çok yer alacak hem de okumayı güçleştirecekti. Amacımız tam bir
karşılaştırmalı metin neşri olmadığından aslında buna da gerek görmedik.
Kitabı Arap harfleriyle aynen yayınlamaktaki bir başka amacımız,
ilgili üniversite öğrencilerine Osmanlıca derslerinde yardımcı olacak eski harfli
okuma el kitabı hazırlamaktı. Son
yıllarda eski harflerle basılmış olan kitaplar bile antika hükmüne
geçtiğinden piyasada bulunsa bile yüksek fiyatlar istenmekteydi. Bu sebeple
kitabın eski harflerle yeniden bilgisayarda dizilmesi ve daha iyi bir baskı ile
piyasaya çıkarılması da önemli idi. Kitabın eski ve yeni harflerle birlikte
yayınlanması konusunda bize yol gösteren Hacettepe Üniversitesi Tarih
Bölümü’nden Yrd.Doç.Dr. Fahri Unan ve Hulusi Lekesiz kardeşlerime burada
teşekkür etmek isterim. Eski ve yeni harflerin, Neşrî Tarihi’nde
yapıldığı gibi karşılıklı olarak aynı sayfada verilmesi mümkündü. Ancak kitabın
Osmanlıca derslerinde metin okuma kitabı olarak kullanılabileceğini düşünerek
eski ve yeni harfli bölümleri ayrı ayrı vermeyi tercih ettik.
Koçi Bey Risâlesi’nin dili dönemin birçok
kaynağına göre daha sadedir. Ancak bugün Atatürk’ün Nutuk isimli ünlü
söylevini bile anlayamayan bir nesle tarih öğretmek durumunda olduğumuzdan
öğrencilerimize ve halktan bu kitaptan yararlanacaklara yardımcı olmak amacıyla
yeni harfli birinci kısmın dipnotlarında birçok yabancı kelimeyi, tamlamaları
ve deyimleri açıkladık. Böylece hazırladığımız bu kitap, tarihçiler için el
altında orijinal bir kaynak, tarih bölümü öğrencileri için eski yazılı okuma
kitabı, tarih meraklıları için temel bir kitap olacağı ümidiyle piyasaya
çıkarıldı. Kitap okuma kitabı olacağından küçük ebatta basılması cepte
taşınmasını kolaylaştıracaktır.
Koçi Bey Risâlesi’nin ardından aynı amaca
yönelik kitap yayınımız devam edecek, kıymetli meslektaşlarımın ve sevgili
öğrencilerimizin dilek ve tenkitleri en faydalıyı seçmekte ve en iyiye
ulaşmakta bizlere yardımcı olacaktır.
Sınırlı imkanlarına rağmen kitabın basım ve yayımını sağlayan Ecdâd
Yayınevi sahibi sayın Ahmet Doğan’a teşekkür ederim. Kitabın dizgi ve
tashihinde büyük emeği geçen kıymetli
öğrencilerimizden Hülya Taş’a ve Ar.Gör. Hatice Oruç’a; mikrofilmden
fotokopi yapan Milli Kütüphane mikrofilm çalışanlarına, Arapça bölümü öğretim
üyesi kıymetli dostum Doç.Dr. Rahmi Er’e; kitabın baskısını yapan Burak
Matbaacılık çalışanlarına teşekkür borçluyum.
Kitabın faydalı olması
samimi dileğimizdir. Saygılarımla.
Dr.
Yılmaz KURT
KOÇİ BEY RİSÂLESİ
Koçi Bey Risâlesi, XVII. Yüzyıl
Osmanlı tarihinin önemli kaynaklarından birisidir. Eser, IV. Murad ve I.
İbrahim’e sunulan raporlardan oluşmaktadır. Koçi Bey, Osmanlı Devleti’nin eski
gücünü tekrar kazanması için tımar ve zeamet sistemindeki bozuklukların
düzeltilmesini ve timarlı sipahilerin tekrar kuvvetlendirilmesini temel şart
olarak görür. Koçi Bey’in Osmanlı sarayında görevli bir kişi olması ve
düşüncelerini korkusuzca açıklamak cesaretini gösterebilecek bir karakterde
bulunması eserin değerini arttırır.
KOÇİ BEY’İN HAYATI
Koçi Bey’in hayatı hakkında kesin
ve açık bir bilgi yoktur. Onun Göriceli olması ve devşirme yoluyla Osmanlı
sarayına girmiş bulunması doğruya en yakın bilgi gibi görünmektedir.
Koçi Bey aslen Arnavut olup Koçi
adı aslında onun lakabıdır. Koçi adı değişik kaynaklarda Koçi, Koca, Kuçi
şekillerindedir.[1] Onun asıl adı, Kütüphâne-i Hidivî
fihristlerinde Mustafa Bey olarak geçer. Arnavutça’da “koç” (kuç) kelimesi
“kırmızı” anlamına geldiğinden Mustafa Bey’e belki de yüzünün kırmızılığından
dolayı “Koçi Bey” lakabı verilmiştir. Ancak “Koçi Bey” sözünün bir lakab değil
doğrudan doğruya XV. ve XVI. yüzyıllarda kullanılan bir ad olduğu iddiası da
önemlidir.[2] Bu
iddia doğrulanacak olursa ismi de “Koçi Bey” değil de “Koçu Bey” şeklinde
okumak daha doğru olacaktır. Nitekim XVI. yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerinde
özellikle Rumeli kesiminde Koçu/ Koçi adının daha çok kullanıldığı
görülmektedir.[3] Görice ile Anyoriya (Aniverye) köyü arasında
Koçi Bey adına vakf edilen bir de arazi bulunmaktadır.[4]
Koçi Bey’in Göriceli olduğuna dair
kesin bir belge yoktur. Rus Türkologu Smirnov, risâlenin
Petersburg nüshasındaki başlığına dayanarak “Gümülcineli” (Gümürcineli)
olduğunu öne sürer.[5]
Bununla birlikte karısının ve oğlu Sefer Şah’ın mezarlarının Görice’nin
içerisinde; kendisinin mezarının ise Görice’nin bir köyünde bulunması Göriceli
olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.[6]
Koçi Bey’in hangi tarihte devşirildiği ve hangi hizmetlerde bulunduğu tam
olarak bilinemiyor. Kendisi I. Ahmed zamanından (1603- 1617) IV. Murad zamanına
kadar (1623- 1640) Enderun’da değişik odalarda hizmet görmüş, IV. Murad zamanında
Hasoda’ya alınmış, padişahın musahib ve mahrem-i esrârı olmuştur.
Koçi Bey’in Sultan İbrahim
zamanında da (1640- 1648) etkili bir mevkide bulunduğu anlaşılıyor. Saraydan ne
zaman ve ne şekilde uzaklaştırıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Koçi Bey’in
ailesi hakkında bilinen husûs, kardeşi Hürrem Bey’in IV. Mehmed zamanında
gördüğü bir haksızlık üzerine Rusya’ya kaçtığı ve irtidâd ederek Andrey adını
aldığıdır.[7] Ölüm tarihi kesin olmamakla birlikte IV.
Mehmed’in saltanatının (1648- 1687) ilk yıllarında öldüğü tahmin edilmektedir[8].
Koçi Bey’in mezarı Görice’nin Manastır caddesindeki Polamen köyünde bulunduğu
rivayet ediliyorsa da bu rivayet de kesin değildir.[9]
Rusya’ya kaçan kardeşi sayılmazsa, nesli münkariz olmuş, yani kendi
oğlundan soyu devam etmemiştir.
KOÇİ BEY RİSÂLESİ
Koçi Bey, kendisine şöhret
sağlayan ilk risâlesini IV. Murad’a 1631 yılında takdim etmiştir. Bu tarih 1623/1640
yılları arasında padişahlık yapan IV. Murad’ın Topal Recep Paşa’yı astırarak
idareyi tam olarak eline aldığı Mayıs 1632’den[10]
önceye rastlaması açısından önemlidir. IV. Murad’ın saltanatının bu ikinci
döneminde Koçi Bey’in padişaha sunduğu arzlarının etkisi olduğunu kabul etmek
gerekir.[11]
O tarihe kadar annesinin sözleriyle hareket eden padişah, aynı tarihten itibaren
idareyi re’sen eline alarak Koçi Bey’in ileri sürdüğü şekilde ıslahata başlar.
Ancak kahvelerin kapatılması, tütün içmenin yasaklanması gibi kararların
alınmasında[12]
padişahın üzerinde etkili olan çevrenin Koçi Bey değil Kadızâdeliler olduğunu da kabul etmek gerekir.[13]
Koçi Bey’in risâlesini padişaha sunduğu 1040 (1630/1631) yılında Aziz Efendi
adında bir kişi IV. Murad için bir risâle hazırlayarak III. Murad’dan beri
görülen çöküş sebeplerini açıklamış özellikle de Kürt beyleriyle ilgilenmiştir.[14]
XVII. Yüzyılda bu şekilde arz veya rapor sunmak geleneği yok iken aynı tarihte
iki ayrı kişi tarafından bu şekilde yazılı rapor sunulmuş olması bu raporların
padişahın emri ile hazırlanmış olduğunu göstermektedir.
Koçi Bey, Osmanlı Devleti’nin
çöküşünün ilk tohumlarının Kanunî zamanında ekildiğini ancak
o zaman devletin çok güçlü olması sebebiyle fazla bir etkisinin görülmediğini
söyler. Asıl bozulma ise III. Murad zamanında “Ağa Çırağı” adıyla ulufeli kul topluluğu arasına “cüce ve
dilsizlerin” karışmasından sonra olmuş ve ulufeli kulun sayısı artarken timar
ve zeamet sistemi bozulmaya başlamıştır. Koçi Bey’e göre yapılacak şey, ulufeli
kul sayısını azaltmak ve timarlı sipahi sayısını çoğaltmaktır. Kanunî dönemindeki üstünlük çağına tekrar dönmek özlemi Koçi Bey’den sonra
da sık sık dile getirilmiştir.[15]
Ancak timarlı sipahilerin XVI. yüzyıl
sonlarından başlayarak Avrupa’daki savaşlarda uzun namlulu ateşli silâhlar karşısında etkin olamadığı ve bu yüzden ulufeli askerin
sayısının artırılmasına gerek duyulduğu gerçeği gözden kaçmış görünmektedir[16].
Osmanlıların Monteskiyö’sü olarak[17],
kimi araştırmacılar tarafından da Türk Machiavelli’si olarak adlandırılan[18]
Koçi Bey’in hazırlamış olduğu bu risâle özellikle şu açılardan önemlidir:
1- XVII. Yüzyılda bu şekilde bir
yazılı rapor vermek geleneği olmadığı için devlet düzeni ile ilgili olarak
verilen bu risâle özel bir önem arz eder.
Bu tür risâleleri III. Selim döneminde tekrar göreceğiz.
2- III. Murad döneminden sonra
görülen çöküntünün sebepleri incelenirken önceki Osmanlı padişahlarının
hataları korkusuzca ve isabetli bir şekilde dile getirilmiştir. Bu tenkitlerin
IV. Murad gibi sertliği ile ünlü bir padişaha sunulmuş olması, yazarının
samimiyetini ve padişaha olan yakınlığını gösterir.
3- Koçi Bey, sarayın içersinde ve
padişahın danışmanları arasındadır. Devlet çarkının nasıl döndüğünü çok iyi
bilmektedir. Bu sebeple yapmış olduğu gözlemler ve getirmiş olduğu teklifler
önemlidir.
Sultan İbrahim tahta çıktığında
Koçi Bey’den kendisine de Sultan Murad’a sunduğu şekilde lâyiha sunmasını
istemişti[19].
Koçi Bey’in Sultan İbrahim’e takdim ettiği bu layiha Kanunnâme adı
ile Topkapı Sarayı Revan Köşkü kütüphanesinde 1323 numara ile kayıtlıdır.
Tarihsiz olmasına rağmen padişahın cülûsu sırasında verildiği anlaşılmaktadır.
Koçi Bey’in kendi el yazısı ile olması çok muhtemeldir.[20] IV. Murad’a sunulan risâleye göre Sultan
İbrahim’ sunulan risâle çok daha sadedir. Bunda esas sebep yazar farklılığı
değil; Sultan İbrahim’in kültür düzeyinin daha düşük olması ve sıkıntılı ruhî
durumu olarak görülmektedir. Sultan Murad’a verdiği risâlede cesurane
tenkitlerde bulunan Koçi Bey, Sultan İbrahim’ sunduğu risâlede adeta
öğrencisinden korkan bir hoca gibidir.[21]
Her iki risâle birlikte incelendiğinde aynı yazara ait olduğu anlaşılır. Bu
ikinci risâle de birincisi gibi etkili olmuş, Sultan İbrahim hatt-ı
hümayunlarını bile onunkine benzetmeye çalışmıştır.[22]
KOÇİ BEY RİSÂLESİ YAZMA
NÜSHALARI
1. Fatih Kütüphanesi, Ali Emiri
Efendi yazmaları, no: 470. (İstinsah tarihi 1041).[23]
2. Nûr-ı Osmâniye Nüshası. Yalnız Sultan Murad’a takdim edilen birinci kısmı
ihtiva eder. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Sıbyan Mektebi’nin hocası olan Ahmed
Efendi tarafından istinsah edilmiş tezhipli, ciltli bir nüshadır. Milli
Kütüphane’de Risâle fî Nizâmi’l-Mülk ve’d-Devle ismiyle 3911 numarada
kayıtlı mikrofilminden karşılaştırma yaptığımız nüshadır.
3. Süleymaniye Es’ad Efendi
Kitapları, no: 2237/8, tezhipli, gayet
güzel bir hatt ile 74 sayfa.
4. Hüsrev Paşa Kitapları no:
933/1.
5. Hüseyin Hüsnü Paşa Yazmaları,
no: 1005
6. Fatih Kütüphanesi, no: 3506.
7. Topkapı Sarayı kütüphanesi
Revan Köşkü nüshası no: 323’de kayıtlı olup üzerinde sadece Kanunnâme
yazılıdır.[24]
Risâlenin
yazma nüshalarının İstanbul kütüphanelerindeki sayısı yirmiyi aşkın olup[25]
ayrıca Berlin, Leipzig, Viyana, Münih, Petersburg, Kahire şehirlerinde bulunan
kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur.[26]
BASMALAR
1. Londra’da Mösyö Wathes (Vats)
Matbaası, 1277 Zilhicce (1861 Haziran); Süleymaniye Kütüphanesi Basma bağışlar
No:3896’da kayıtlı, kötü ve gayet ince puntolu. 1.Cüz, 31 sayfadır. Ahmed Vefik
Paşa’nın özel kitaplığındaki Abdullah Halife hattı ile 1041 (1631)’de istinsah
edilmiş nüshasından küçük ve çok farklı hurufatla Londra’da basılan bu nüsha müsteşrik Belin tarafından
İstanbul’da basılmış olarak gösterilmiştir[27].
2. Londra’da 1279 (1862) yılında İncil Cemiyeti
Matbaası’da basılan eser daima Ahmet
Vefik Paşa’nın 1861’de basılan eseri ile karıştırılmıştır.[28]
Aynı hataya düşen Zuhuri Danışman, Ahmet Vefik Paşa’nın kitaba adını
yazdırmadığını ileri sürmüştür.[29]
3. Fransız elçilik görevlisi
Antoin Galland’ın 1673 yılında Paris’e gönderdiği nüsha 1881 yılında Paris’te
Ch. Schefer tarafından neşr edilir[30].
4. Ebuzziya Matbaası’nda 1303
(1885) yılında merhûm Ebuzziya tarafından bastırılan bu nüsha yayınımızda esas
alınan nüsha olup küçük boy 124 sayfadır.
4. Ali Kemalî Aksüt, Sultan
İbrahim’e sunulan risâleyi Sultan Murad’a sunulan risâle ile birlikte 1939
yılında İstanbul’da neşretti. Bu basımda Ali Emiri Yazmaları arasında 474
numarada kayıtlı yukarıda anılan nüsha esas alınmış; fakat bu husus
açıklanmamıştır.[31]
5. Faik Reşit Unat, Risâle’yi
“ Kemankeş Kara Mustafa Paşa Lâyihası” adıyla Tarih Vesikaları Dergisi’nin
6. sayısında neşretti. 1699 yılında istinsah edilmiş bulunan bu nüsha Kemankeş
Kara Mustafa Paşa’ya ait yeni bir risâle değil Koçi Bey Risâlesi’nin
kendisidir.[32]
6. Seda Çakmakcıoğlu, Koçi Bey Risaleleri, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
2007. Sultan IV. Murad’a Devlet Yönetimindeki Bozukluklar ile Alınması Gereken
Tedbirler Hakkında Sunulan Risale ve Sultan I. İbrahim’e Osmanlı Devlet
Teşkilatı Hakkında Sunulan Risale, Zuhuri Danışman’ın 1972 tarihli çalışması
temel alınıp basma ve yazmadan tamamlanılarak baskıya hazırlanmıştır.
TERCÜMELER
Koçi Bey Risâlesi, padişaha takdim edildiği 1631 yılı
içerisinde saray dışına çıkmıştı. Koçi Bey’in oğlunun elindeki nüsha saray
görevlilerinden Abdullah Halife tarfından istinsah edilir. Fransız elçiliği
görevi ile İstanbul’da bulunan müsteşrik Antoin Galland 1673 yılında bunun bir
nüshasını temin ederek Fransa’ya gönderir. Bu nüsha daha önce söylediğimiz gibi
1881 yılında Ch. Schefer tarafından neşr
edilecektir.
Osmanlı
Devleti’nin askerî ve siyasî gücü yanında zayıf yönlerini de öğrenmek isteyen
Fransızlar esere büyük değer verirler. Bu yüzden eser müsteşrik Pétis de la Croix tarafından Fransızca’ya çevrilerek
1725 yılında Paris’te yayınlanır[33]. 1861 yılında W.F.A. Behrnauer tarafından
Almanca’ya; 1873’de Petersburg’da Vassiliy Dmitrieviç Smirnov tarafından
Rusça’ya; 1896’da Budapeşte’de yayınlanan Török Törtenetirok mecmuasının
II. cildinde Joseph Thury tarafından Macarca’ya
tercüme edilmiştir.[34]
KAYNAKÇA
Aksüt, Ali Kemali; Koçi Bey Risâlesi, İstanbul 1939.
Akün,
Ömer Faruk; “Koçi Bey”, DİA,
26 (2002), s. 143-148.
Babinger, Franz, Osmanlı
Tarih Yazarları ve Eserleri, Çev. Coşkun Üçok, Ankara 1982.
Baltacı,
Cahit; “Arpalık”, DİA, 3, (1991), s.392.
Baysun, M.Cavid,
“Murad IV”, İA, VIII (1971), s. 625-647.
Bursalı Mehmed Tahir; Osmanlı
Mü’ellifleri, c.III, İstanbul 1975.
Çakmakcıoğlu, Seda; Koçi Bey Risaleleri, Kabalcı Yayınevi,
İstanbul 2007.
Danışman, Zuhuri (Sadeleştiren); Koçi Bey Risâlesi, (Ankara 1972),
2. Bs., Ankara 1985.
Demir, Ahmet; Bursa Sancağı Kişi Adları, DTCF Tarih Bölümü
basılmamış lisans tezi, Ankara 1993, s. 35; Gökbilgin, Tayyib, “İbrahim”, İA,
V/2 (1968), s. 880-885.
İnalcık, Halil; The
Ottoman Empire The Classical Age 1300- 1600, London 1973
Koçi Bey Risâlesi, Konstantiniyye 1303. (Yayınımıza
esas olan nüsha olup Ebuzziya Tevfik tarafından 1885 yılında Ebuzziya
Matbaası’nda basılmıştır.)
Koçi Bey Risâlesi, Nûr-ı Osmaniye Nüshası, no: 3911.
(Milli Kütüphane mikrofilm arşivi
MKA.A-1200’den alınarak karşılaştırma yapmak için yararlanılmıştır.)
Köymen, Nurtaç; Niğbolu Sancağı Kişi Adları, DTCF Tarih Bölümü
basılmamış lisans tezi, Ankara 1992.
Kuray, Gülbende; Türkiye’de Bir Machiavelli: Koçi Bey”, Belleten,
LII/ 205 (1988), s. 1655- 1662.
Orkun, Hüseyin Namık
(nşr.); “Koçi Bey Risalesi”, Adliye
Vekilliği. Türk Hukuk Tarihi. Araştırmalar ve Düşünceler, Ankara 1935, s.
169- 232.
Öz,
Mehmet; Osmanlı’da “Çözülme” ve
Gelenekçi Yorumcuları, (XVI. Yüzyıldan XVIII. Yüzyıl Başlarına), 2.
Bs., Dergâh Yayınları. İstanbul 2005.
Pakalın,
Mehmet Zeki; Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, 2.Bs.,
İstanbul 1971.
Mehmed
Süreyya, “Koçi Bey”, Sicill-i Osmanî, Osmanlı Ünlüleri,, c.III, Yayına
Hazırlayan Nuri Akbayar, Eski Yazıdan Aktaran Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, İstanbul 1996.
Solakzâde Mehmed Efendi, Tarih-i Solakzade, II, Yay. Vahit
Çabuk, Ankara 1989
Tarama Sözlüğü, IV, Türk Dil Kurumu, Ankara 1969.
Uluçay, M.Çağatay,
“Koçi Bey”, İA, c. VI (1977), s. 832-835.
Unat, Faik Reşit,
“Kemankeş Kara Mustafa Layihası”, Tarih Vesîkaları Dergisi, Sayı 6,
İstanbul 1941, s. 443-480.
Uzunçarşılı, İsmail
Hakkı; Osmanlı Tarihi, c. III/1, 3. Bs., Ankara 1983.
I.
BÖLÜM
(GÜNÜMÜZ
TÜRKÇESİ İLE)
Koçi Bey
Risâlesi Hakkında
Ebuzziya
Tevfik (1848-1913) tarafından 1885 (1303) tarihinde yayınlanan Koçi
Bey Risâlesi isimli kitabın başına eklenmiş bulunan bölümü de tarihi
öneminin belirtilmesi açısından faydalı bulduğumuz için aynen almak istiyoruz.
Koçi
Bey Risâlesi Hakkında Osmanlı Büyüklerinden Bazı Kişilerin
Düşünceleri
“Göriceli Koçi Bey mekânı Cennet
olasıca Sultan IV. Murat Han Hazretlerine
düzensizliğin nelere sebep olabileceğini, güngörmüş bir kişiye yakışan
eda ile korkusuzca bildirmiştir ki gerçekten Ebu’n-necib Risâlesi’ne
üstün denilmeğe layıktır.”
Şanizâde
Tarihi
“Koçi Bey Risâlesi bundan önce
Avrupa’da basılarak bugün İstanbul’da yayınlanmaktadır. Yazarı Göriceli Koçi
Bey, Sultan IV. Murat Han çağındaki Osmanlı Sarayı ağalarının ileri
gelenlerinden birisi olup bu kitabı raporlar şeklinde kaleme alarak adı geçen
padişaha sunmuştur. İçerisinde bulunan maddelerde her çağda yürürlükte olan
bazı önemli kurallar ile o dönemin iyileştirme çabaları için gerekli olan bir
takım maksada uygun önlemler gösterilmiştir. Doğrusu Koçi Bey, devlet içinde
pek büyük memur olmadığı halde gösterdiği vatanseverlik sonsuza kadar iyi bir
şekilde anılmasına sebep olur.”
Şinâsi,
Tasvir-i
Efkâr, Numara 67, 18 Şubat 1863 (28 Şaban 1279)
“Rahmetli, Göriceli Koçi Bey demekle tanınmış ve Bağdat Fatihi Sultan
Murat’ın önemli sırlarına ortak olup padişahlık işlerine ve devletle ilgili
tedbirler konusunda bu risâleyi raporlar şeklinde yazmış ve Allah’ın affına
ulaşmış olan padişaha sunmuştur. Bu raporlar, eski kanunların canlandırılmasına
sebep olup, pek çok güzel eser ortaya çıkarmıştır. Bu yönden özelliklerinin
anlatılmasına ve uzun uzun hakkında bilgi verilmesine gerek görülmemiştir. Bu nüshayı Abdullah Halife dahi rahmetli Koçi
Bey’in oğlundan alıp 1631 (1041) de yazmış olmakla belge ve yazım özellikleri
hiçbir değişiklik yapılmayarak aynen korunmuştur.
Merhum Koçi Bey, çocukluk yıllarında
İstanbul’a getirilerek Osmanlı saray ağaları topluluğuna katılmıştır.
Zamanla oda zâbiti olmuş ve Allah’ın rahmetine ulaşmış padişahın özel
hizmetinde bulunmuştur. Yeniçerilerin ve diğer ocak isyancılarının zorbalık
ellerinin devlet işlerinden kesildiği ve kamu işlerinin düzene konulmasına sıra
geldiği günlerde, risâlede söz edildiği üzere saygın bir şehir olan Mekke’de
büyük binaların yıkılıp tamire muhtaç olması; Topkapı Sarayı’na yıldırım
düşmesi; Osmanoğulları şeceresinin genç fidanı olan şehzadelerin ardı ardına ölümleri felaketinin üzerinden bir iki sene geçtikten
sonra, yani yaklaşık olarak 1631 (1041) senesi başlarında bu kağıtlar karalama
olarak kaleme alınmıştır. Bu yazıların içerdiği nasihatlerin derece derece
ortaya çıktığı, tarihlerin yazdığı Sultan Murat Han dönemi olaylarından dahi
açıkca anlaşılmaktadır. Merhum uzun zaman ömür sürmüş olup ömrünün son
zamanlarında Sultan İbrahim Han dahi kardeşi Sultan Murat merhuma verdiği
raporlar gibi kendisine de risâle yazmasını emretmişti. Bunun üzerine Osmanlı
Sarayı’na, kanun ve Enderûn nizâmına dair zamanın genel gidişine uygun bazı
konuları, dua ve övgüleri kapsayan diğer bir rapor yazmıştır. Etraflı düşünen
kimselere ibret olacak bir olaydır. Ancak tam nüshası bulunamamıştır.
Ahmet Vefik Paşa
Yüce Allah’ın rahmeti onun üzerine
olsun.
İÇİNDEKİLER
1.Göriceli Koçi Bey’in Mutluluğa Erişmiş, Ulu Sultan IV. Murat Han Gazi’ye Sunmuş Olduğu
Devlet Düzenine İlişkin Raporudur
2. Büyük Osmanlı
Sultanlarının (Allah Onlara Cennet Çardaklarında Yer Versin),
Vezirlerin, Divan Üyelerinin, Nedimlerin ve Padişah Yakınında Bulunan Saray Adamlarının
Durumlarının Bildirilmesi Hakkındadır
3.Bundan Önce Zeamet
ve Tımar Sahiplerinin Çoğalıp Azalması, Kuvvet ve Kudreti, Onların Sayesinde Ne
Kadar Padişah Hizmetleri Görüldüğü ve Ne Mertebe Temiz ve Sağlam Asker Olduğu
Bildirilir
4.
Bundan Önce Ulufe Almakta Olan Toplulukların Sayılarının Ne Kadar Olduğu
Bildirilir
5. Büyük Vezirlerin
Durumlarının Bozulma Sebepleri, Padişaha Ait Makamlara Müdahale Edilmesi, Tımar
ve Zeamet Durumlardaki Bozulma Sebeplerinin İlk Defa Ne Şekilde Başladığı
Belirtilir
6.
Eski Bilginlerin ve Günümüz Bilginlerinin Durumunu ve Aralarında Yürürlükte
Olan Eski Kanunları Bildirir
7.İlk Olarak Zeamet ve
Tımarın Nasıl Bozulduğu Bildirilir
8.
Günümüzdeki Ulufeli Kul Topluluklarının
Sayısını Bildirir
9.
Yeniçeri Topluluğunun İlk Kez Bozulmasının Nasıl Olduğu Bildirilir
10.
Fakir Reayanın Durumlarını Bildirir
11.
Osmanlı Topraklarında Ortaya Çıkan Fitne ve Karışıklığın Sebepleri ve Bu Yüzden
Ne Kadar Ülkenin Elden Gittiği Bildirilir
12.Kul Topluluğuna ve
Bazı Ülkelere İlişkin Durumlar Hakkındadır ki Bildirilir
13.Sepetlerde Olan
Zeamet ve Tımarların Ne Yol İle Bulunacağını ve Bunların Ne Şekilde Düzeltileceğini Bildirir
14.
Zeamet ve Tımar Sahiplerinin Gereği Gibi Düzeltilmesi ve Mükemmel Hale
Getirilmesi İçin Düşünülen Yoldur
15.Haydutluğu
Alışkanlık Haline Getirmiş Şah Abbas’dan Memleketin Düzeltilmesine İlişkin Nakl
Olunan Hikâyedir
16.Vezirlerin ve
Divân-ı Hümâyûn Üyelerinin Düzeltilmesi ve Rüşvetin Ortadan Kaldırılmasının Ne
Şekilde Mümkün Olacağı Bildirilir
17.Allah’ın Rahmet ve
Mağfiretine Erişmiş Sultan Süleyman Han Zamanının Olgunluğunu Bildirir
18.Allah’ın Rahmetine
Erişmiş Sultan Süleyman Han Zamanında Olan Karışıklığı Bildirir
19.Mutluluğa Erişmiş
Yüce Padişahıma Lazım Olan Durumları Bildirir
20.Zeamet ve Tımar
Sahiplerinin Ortaya Çıkarılması, Hak Sahiplerine Dağıtılması ve Düzene
Konulması Burada Bildirilir ve Açıklanır. Ey Allah’ım Kolaylaştır, Zorlaştırma.
Kabul Et, Ey Yardım Eden Allah
21.Ulufeli Kul
Topluluğunun Düzeltilmesini Kısaca Bildirir.
22.Yukarıda Sözü
Edilen Olayların Sonucunu Bildirir. Padişahımızın İhtimamları Rica Olunur.
KOÇİ
BEY RİSÂLESİ
Esirgeyen bağışlayan
Allah’ın adıyla
1. Göriceli Koçi Bey’in Mutluluğa
Erişmiş, Ulu Sultan IV. Murat Han Gazi’ye Sunmuş Olduğu Devlet Düzenine İlişkin
Raporudur
Yüce Allah’a şükretmenin parlak
incileri, söze başlama tacının süsünü artıran ve saygıdeğer peygamberlerin en
büyüğünün salât ve selâmının parlaklığı mükemmel bir şekilde yerine getirildikten
sonra padişaha ait devletin sığınağı olan yüce kapıya ve şahlar şahının
adaletli, yüce eşiğine, güçsüz kölelerinin arzuhâli budur ki:
Uzun zamandır
yüce saltanatın direkleri yüksek olan ocağı (ezelî olan Allah’ın
inâyetleriyle onun korunmuşluğu devam etsin) üzüntü duyan ve iyiliğini
isteyen kimselerden olan seçilmiş âlimlerle ve her zaman itaat üzere olup
gözden düşmüş olan emekdâr kullarıyla
birlikte fikir danışmaktaydık. Dünya hallerinin bu çeşit bozulmuş,
kötülük ve karışıklık ile fitne ve fesâdın yazılamayacak kadar çok olmasının
sebeplerini ve bunların nasıl doğduğunu düşünüp padişahın kulağına ulaştırmaya
fırsat aramaktaydık.
Yüce Allah’a
şükürler olsun padişah hazretlerinin intizam gösteren, cihanı süsleyen
düşüncesi ve padişahın bereket bağışlayan, nur saçan fikri, zulm ve
kötülüklerin temelden yok edilmesi ve adalet örtüsünün her tarafa yayılmasına
yönelik olduğu bütün dünya tarafından bilinmektedir. Herkes düşünce ve
endişesini, padişah hazretlerinin gök kubbe gibi yüksek olan katına arz etmeğe giriştiğinde,
bu zerre kadar olan fakir kul dahi bu siyah yazı ile yazılmış belgeyi,
padişahın devletin sığınağı olan yüce katına arz etmeğe kalkıştım. Bu sayede
dünyanın karışıklığına ve insanoğlunun durumunun bozulmasına nelerin sebep
olduğu ve Allah’ın yardımı ile ne şekilde çözüme kavuşturulacağı özet olarak
padişah hazretlerinin malumu olup her zaman güzel eserler ortaya koysun.
İlk olarak
padişah hazretleri bilsin ki memleketin ve milletin düzenliğine; devletin ve
dinin kurallarının kuvvetlenmesine sebep olan şey, Muhammed dininin sağlam
ipine sarılmaya girişmektir. Ondan
sonra âlemlerin Rabbi’nin kutsal bir emaneti olan reaya ve berayanın
halleriyle yakından ilgilenmektir. İlmine yakışır hareket eden din
bilginleri ile gaza yolunda canlarını seve seve veren mücahit gaziler hakkında
padişahın yüce yardımı ortaya çıkıp her sınıfın erdemli kişilerine saygı
gösterilsin ve kötü kişilerine hakaretler edilsin. Eski sultanların (Allah
yüce cennetlerinde onlara yer versin) kanunları her işde uyulması gereken
ana esas olup onların övülmüş ahlâkı ve beğenilen tavırları ile hareket
buyurulsun. Ümit edilir ki yüce saltanat merkezi haddinden fazla nizam ve
intizam bulup devlet ve ikbal bahçesi, önceki gibi taptaze olsun ve yapılmak
istenen her iş yüce Allah’ın yardımıyla kolay bir şekilde başarılsın.
Son buyruk, ülke fetheden yüce
padişah hazretlerinindir.
[1] M. Çağatay Uluçay, “Koçi Bey”, İA, c. IV (1977), s. 832.
[3] Ahmet Demir, Bursa
Sancağı Kişi Adları, DTCF Tarih Bölümü basılmamış lisans tezi, Ankara 1993,
s. 35; Nurtaç Köymen, Niğbolu Sancağı Kişi Adları, DTCF Tarih Bölümü
basılmamış lisans tezi, Ankara 1992, s. 47. Sicill-i Osmani’de de (III,
890) Koçi Bey ismini taşıyan XV. ve XVI.
yüzyılda yaşamış 3 ayrı sancakbeyinin
adı geçmektedir.
[4] Bursalı Mehmed
Tahir, Osmanlı Mü’ellifleri, c.
III, İstanbul 1975, s. 79-80.
[6] M. Ç. Uluçay, A.g.m., s.832.
[7] M. Ç. Uluçay, A.g.m., s.833; Ö. F. Akün,
A.g.m., s. 144.
[8] Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, Osmanlı
Ünlüleri,, c.III, Yayına Hazırlayan: Nuri Akbayar, Eski Yazıdan Aktaran
Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, s. 890- 91.
[9] M. Tahir, A.g.m., s. 80. M . Ç. Uluçay bu köyün
adını M. Tahir ve Mehmed Süreyya’ya dayanarak Plament olarak vermektedir (s.
833). Bizim yararlandığımız İsmail Özen tarafından hazırlanan baskıda köyün adı
Polamen geçmektedir. Babinger kaynak göstermeksizin Koçi Bey’in mezarının
Görice’de Mir-ahur İlyas Bey Cami’inin avlusunda olduğunu yazar. Bkz. : Franz
Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları Ve
Eserleri, çev. Coşkun Üçok, Ankara 1982, s. 203.
[10] M. Cavit Baysun, “ Murad IV.”, İA, c. VIII (1971), s. 625.
[11] M. Ç. Uluçay, A.g.m., s. 833.
[12] M. Ç. Uluçay, A.g.m., s.833.
[13] M. C. Baysun, A.g.m., s. 642.
[14] Babinger, A.g.e., s. 203. 1 nolu dipnot.
[15] Geniş bilgi için bkz.: Mehmet Öz, Osmanlı’da
“Çözülme” ve Gelenekçi Yorumcuları, (XVI. Yüzyıldan XVIII. Yüzyıl Başlarına),
2. Bs., Dergah Yayınları, İstanbul 2005,
s. 82- 87.
[17] Babinger, A.g.e., s. 203.
[18] Kuray, Gülbende; Türkiye’de Bir Machiavelli: Koçi Bey”, Belleten,
LII/ 205 (1988), s. 1655- 1662.
[20] Tayyib Gökbilgin,
“İbrahim”, İA, c. V/2 (1968), s. 885.
[21] Ç. Uluçay, A.g.m. s. 834.
[22] Ç. Uluçay, A.g.m. s. 835.
[23] Koçi
Bey Risâlesi, sadeleştiren Zuhuri Danışman, Ankara 1985, s. 24. Ç. Uluçay,
Ali Emiri yazmalarındaki kütüphane numarasını 474 olarak vermektedir. Bkz:
A.g.m., s. 834.
[24] Ç. Uluçay, a.g.m., s. 835. Bu eser
Akün’ün makalesinde No: 1320, vr.108b- 152a olarak gösterilmiştir.
[26] Babinger, A.g.e., s. 204.
[29] Danışman, A.g.e., s.25; Babinger,
A.g.e., s.204.
[31] Ç.Uluçay A.g.m., s.
834.
[32] Ç.Uluçay A.g.m., s.
834.
[34] Danışman, A.g.e., s. 25; Babinger,
A.g.e., 204; Ö. F. Akün, A.g.m., s. 147. Danışman’ın eserinde basım tarihi 1873
olduğu halde Babinger’de Petersburg 1973 olarak; Uluçay’ın makalesinde
Petrograt 1873 olarak kayıtlıdır. Diğer özel isimlerin yazımında da bazı
yanlışlıklar yapıldığı görülmektedir. Vasiliy: Valilis; török Törtenetirok, “
Török törté netirek”, Pétis de la
Croix , “ Petis’de la eroix” gibi.